Anadolu’da durum:On üçüncü asrın ikinci yarısından itibaren ilhanlıların nüfuzu altına giren Anadolu Selçuklu devleti asrın sonlarına doğru ziyadesiyle zayıflamış, bir vali kadar hükmü kalmayan son hükümdar İkinci Gıyaseddin Mesud'un 1368 de ölümü ile tamamen ortadan kalkmıştır. Ayaklanma ihtimallerini göz önünde tutan Moğollar Selçuklu ailesine mensup prensleri öldürmüşler, nüfuzları altında bulunan toprakları, Anadolu Umumî Valiliği ismi altında toplayarak idaresini Moğol beylerinden birisine tevdi etmişlerdir.
İlhanlılar, Batı ve Güneybatı Anadolu'ya nüfuz edemediklerinden, buralardaki Türkmen beyleri küçük küçük devletler kurmuşlardı. Selçuklu devleti ismen son bulunca, bu beylikler daha fazla genişlemek için gayretler sarfına başladılar. Yalnız, İlhanlıların Anadolu umumi valilerinin en meşhuru olan Emir Çobanoğlu Demirtaş (Timurtaş) Bey Anadolu'yu tamamen Moğolların idaresi altına sokmaya çalıştı. İlhanlılara karşı bağlılıklarını kesen veya gevşeten Anadolu beyliklerini ortadan kaldırmak istediyse de emelinde muvaffak olamadı. Demirtaş Beyin ölümü Anadolu beyliklerine geniş nefes aldırdı.
İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han evlât bırakmadan 1335 de ölünce İlhanlı devleti son günlerini yaşamaya başlamıştı. O sırada İlhanlıların Anadolu valisi bulunan Türk asıllı Alâeddin Eretna Bey, İlhanlılardaki saltanat kavgalarından faydalanarak, merkezi Sivas olmak üzere bir devlet kurdu (1343). Böylece, Anadolu'nun doğu ve orta taraflarını içine alan İlhanlı nüfuz ve idaresi tamamen sona ererken Anadolu'daki beylikler için birbirlerine karşı daha serbest bir mücadele devresi açılmış oluyordu.
On dördüncü asrın ilk yarısında Anadolu'daki beylikler: Karaman, Germiyan, Menteşe, Hamit, Karesi, Aydın, Saruhan, Eşref, Candar ve Osmanoğulları idi. Orta Anadolu'nun bir kısmına sahip Eretna oğullarından başka Doğu Anadolu'da da ayrı beylik ve hükümetler teşekkül etti. Bu beylikler arasında, hususî beylik menfaatleri ve Anadolu birliğini kurma meselesi yüzünden çarpışmalar eksik olmadı. Nihayet Anadolu birliğini tesis Osmanoğullarına nasiboldu.
Karamanoğulları
Anadolu beylikleri içinde ilk kurulanı ve uzun ömürlüsü Karamanoğulları'dır. Beylikleri yeni kurulduğu sırada bile diğer beyliklerden daha geniş toprağa sahip olmaları çabuk gelişmelerine vesile olmuş ve kuvvetlenince de Selçukluların merkezi Konya'yı zapt etmeleri bakımından kendilerini Selçukluların vârisi addetmişlerdir.
Anadolu beylikleri içinde ilk kurulanı ve uzun ömürlüsü Karamanoğulları'dır. Beylikleri yeni kurulduğu sırada bile diğer beyliklerden daha geniş toprağa sahip olmaları çabuk gelişmelerine vesile olmuş ve kuvvetlenince de Selçukluların merkezi Konya'yı zapt etmeleri bakımından kendilerini Selçukluların vârisi addetmişlerdir.
Oğuzların Salur yahut da Afşar boyundan olan Karamanlıların Anadolu'ya ne zaman geldikleri kat'i şekilde belli değildir. Onların, Tuğrul Bey ile birlikte Anadolu'ya geldiklerini ve Tuğrul Beyin dönmesinden sonra burada kaldıklarını bildiren eserler olduğu gibi, Moğol istilâsından kaçmak suretiyle geldiklerini kaydeden kaynaklar da vardır. Karamanlıların Anadolu'daki yerleşmelerine ait kat'i tarih Birinci Alâeddin Keykubat zamanına rastlamaktadır. Alâeddin Keykubat Karamanlıları 1228 de Ermenak yöresine yerleştirmişti.
Karamanlıların ilk mühim tarihî şahsiyeti Kerimüddin Karaman'dır. Karamanlılar, başlarında Kerimüddin Karaman bulunduğu sırada dahi Konya üzerine hücumda bulunmuşlardır (1261). Oğlu Mehmet Bey, Karamanlıları daha fazla kuvvetlendirmiş, Selçukluların çekmekte oldukları sıkıntılardan faydalanmış, Mısır sultanı Beybars'la siyasî münasebetlerde dahi bulunmuştur. Mehmet Bey Konya'ya karşı hücuma geçerek şehri zapt etmiş, Selçuk tarihlerinde Cimri diye bahsedilen Siyavuş adında birini Selçuk hükümdarı ilân eylemiş (1277) ise de, sonradan Moğollar tarafından yenilerek öldürülmüştür.
Mehmet Beyden sonra gelen oğulları da Moğollarla mücadeleye devam etmişlerdir. İlhanlıların Anadolu valilerinin en kudretlisi olan Emir Çoban ile oğlu Demirtaş Beye bile boyun eğmemişler, fakat onların valilikleri sırasında da çok sıkıntılı devreler atlatmışlardır.
Emir Çobanoğlu Demirtaş Beyin Mısır'a kaçmasını müteakip rahat nefes alan Karamanoğulları, ülkelerini daha kolaylıkla genişletmeye koyulmuşlardır. Konya'ya kat'i şekilde sahip oluşları da Demirtaş Beyin Anadolu'dan uzaklaşmasından sonradır.
Osmanlılarla Karamanlılar arasında ilk münasebet Orhan Bey zamanına rastlamaktadır. Karaman hükümdarı Alâeddin Ali Bey Osmanlı hükümdarı Birinci Murad'ın kızı Nefise Sultan'la evlenmiş, iki devlet arasında akrabalık bağları teessüs etmişti. Akrabalık bağından en çok faydalanmaya çalışan Karamanlılardır. Bu bağa rağmen Alâeddin Ali Bey Osmanlı topraklarına tecavüzden geri durmamıştır.
Kayınpederine karşı tecavüzde bulunan Alâeddin Ali Bey kayınbiraderi olan Yıldırım Bayezit ile de iki defa muharebe etmiştir. Meşhur Akçay muharebesinde Yıldırım Bayezid'e yenilince Konya'ya kaçıp şehre kapanmış, fakat Konya Osmanlılar tarafından zapt edilerek kendisi öldürülmüştür (1398). Yıldırım Bayezit Konya'dan sonra, Karamanlıların daha önceki merkezleri olan Lârende (Karaman) kasabasını da zapt etmiş, Alâeddin Ali Beyin iki oğlunu Bursa'ya göndererek muhafaza altına almıştır. Böylece 1402 Ankara muharebesinin neticesine kadar Karaman ülkesine Osmanlılar sahip olmuşlardır.
Timur, Anadolu beylerine eski topraklarını iade edince Karamanoğulları da yine ülkelerine sahip olmuşlardır. Osmanlılar kendilerini toparlayınca Anadolu'da en mühim hasım olarak yine Karamanoğullarını bulmuşlardır. Osmanlılarla Karamanoğulları arasındaki mücadele Fatih Sultan Mehmet devrine kadar devam etmiştir.
GermiyanoğullarıAnadolu beyliklerinin kuvvetlilerindendir. Germiyan, bir Türkmen aşireti ismi olup bilâhare hem aile hem de devlet ismi haline geçmiştir. Beyliği kuran Germiyan aşireti, önce Malatya taraflarında bir müddet oturmuş, sonra Kütahya ve Denizli yöresine gelmiştir. Bunların ne zaman Kütahya'ya kat'i şekilde yerleştikleri bilinmemektedir. Yalnız 1283 yılından itibaren Germiyanlıların Kütahya'da kuvvetli nüfuzlar olduğu görülmektedir.
Germiyanlıların ilk reislerinden Ali-şir Bey ve onun oğlu Yakup Bey Selçukluların emirlerinden idi. Beyliği kuran Yakup Bey'dir. «Germiyan Sultan» unvanını alan Yakup Bey, beyliğini hayli kuvvetlendirmiş, Bizanslılarla muharebe etmek üzere, Aydınoğlu Mehmet Bey kumandasında sevkettiği kuvvet Ege sahillerine kadar inmiş, Ayasluğ ve Birgi'yi zapt etmiştir.
Yakup Bey'in ölümüyle yerine geçen oğlu Mehmet Bey Bizanslılardan Simav gölü çevresini zapt etmiştir. Mehmet Bey vefat edince, Germiyanlılara tâbi Aydınoğulları beyliği ayrılmıştır. Mehmet Bey'in oğlu olup Süleyman Şah veya Şah Çelebi diye anılan Germiyan hükûmdarı, Karamanoğullarının tazyikine maruz kaldığından, onlara mukabil komşusu Osmanlılarla anlaşmak istemiştir. Bu gaye ile kızı Devlet Hatun'u Birinci Murad'ın oğlu Yıldırım Bayezid'e vererek akrabalık bağı tesis etmiştir. Kızının çeyizi olarak merkezleri Kütahya ile birlikte Tavşanlı, Simav, Emed'i Osmanlı'lara terk edip kendisi Kula kasabasına çekilmiştir.
Birinci Kosova muharebesinde Sultan Murat şehit düşünce Osmanlıların sarsılacağına hükmeden Karamanoğulları ve Germiyanlılar Osmanlı topraklarına tecavüze kalkmışlardır. Bu sırada Germiyan hükümdarı olan ikinci Yakup Bey, evvelce çeyiz olarak terk edilen toprakları geri almaya başlamışsa da, Yıldırım gibi Anadolu'ya yetişen Bayezit Yakup Beyi yakalatarak Rumeli’de İpsala kalesine hapsetmiş ve bütün Germiyan ülkesini zapt etmiştir (1390).
Dokuz sene İpsala'da kalan Yakup Bey 1399 da bir yolunu bulup kaçmak imkânını elde etmiş, deniz yolu ile önce Suriye'ye, oradan da Timur'un yanına gitmiştir.
Ankara muharebesinden sonra öteki Anadolu beyleri gibi Yakup Bey de Osmanlıların eline geçmiş olan arazisine Timur'un emir ve müsaadesi ile sahip olmuştur. Timur'un yüksek hâkimiyetini tanımış, onun namına para kestirmiştir, ikinci Yakup Bey, yeğeni Çelebi Mehmet ve daha sonra İkinci Murat ile iyi geçinmiştir. Kendisinin erkek evlâdı olmadığından memleketini Osmanlılara vasiyet etmiştir. Böylece 1428 de ölümü ile Germiyan beyliği son bulup toprakları Osmanlılara intikal etmiştir.
Karesi BeyliğiBatı Anadolu'da kurulan beyliklerden olup merkezi Balıkesir idi. Beyliği kuran, Karesi Bey ile babası Kalem Beydir. Kalem Bey Melik Danişmend Gazi torunlarındandır. Anadolu Selçukluları Danişmendlilere nihayet verince, bu aileye mensup kimselerSelçukluların hizmetine girerek hudut mıntıkalarında uc kumandanlığı vazifeleri almışlardır. Selçuklular yıkılmak üzereyken uç kumandanlarından olan Karesi Bey de kendi adı ile anılan beyliği kurmuştur.
Karesi beyliği, Balıkesir ve çevresi ile birlikte Edremit ve Çanakkale'ye uzanan topraklara sahipti. Bunlar donanma da meydana getirmişlerdi. Osman Gazi'nin çağdaşı olan Karesi Bey'in ölüm tarihi kat'î şekilde belli olmamakla beraber 1325 ile 1330 yılları arasında öldüğü muhakkaktır. Onun ölümü ile Karesi beyliğinin iki oğlu arasında bölünmeye maruz kaldığı anlaşılmaktadır. Balıkesir ve çevresine Demirhan Bey, Bergama ve çevresine de Yahşi Bey hükmetmekte idi. Yahşi Bey 1341 ve 1342 senelerinde iki defa Gelibolu'ya donanma ile asker çıkarmış, fakat muvaffak olamayarak sonunda imparator Kantakuzenos ile anlaşmaya mecbur olmuştur. Osmanlılara komşu olan Demirhan Bey'in top -raklarının bir kısmının Osmanlılara geçtiği, maamafih Demirhan'ın oğlu olması muhtemel bulunan Süleyman Bey'in Çanakkale etrafında bir müddet daha tutunduğu anlaşılıyor.
Osmanlı vekayinameleri Karesi Beyin oğulları ile beyliğin topraklarını Osmanlılara geçişini başka türlü anlatırlar. Osmanlı kaynaklarına nazaran; Karesi Beyin oğlu Aclân Beydir, Aclân Bey, Osman ve Orhan Gazilerle iyi geçinmiş, oğlu Dursun Bey'i de Orhan Bey'in yanına göndermiştir. Aclân Bey 1335 veya 1337 de vefat edince yerine büyük oğlu geçmişti. Aclân Bey'in büyük oğlu Demirhan Bey geçimsiz ve kötü huylu bir adam olduğundan, halk meşhur bir şahsiyet olan Hacı İl Bey vasıtası ile Dursun Beyin hükümdarlığını istemiştir. Bunun üzerine Dursun Bey Orhan Gazi'ye müracaatla yardım talep etmiş ve yapılacak yardıma mukabil merkez Balıkesir hariç diğer yerlerin Osmanlılara terk edileceğini vaad etmiştir.
Orhan Bey ise yanına Dursun Bey'i alarak Balıkesir üzerine yürüyünce Demirhan Bey Bergama'ya kaçmıştır. Orhan Gazi, Dursun Bey'i, Hacı II Bey'le birlikte Bergama'ya göndermiştir. Fakat Bergama önünde Dursun Bey kaleden atılan bir okla ölmüş, Demirhan Bey ise yakalanarak Bursa'ya getirilmiştir. Böylece Karesi Beyliği de nihayet bulmuştur. Beyliğin nihayet buluşuna ait bir kaç tarih mevcutsa da, son Karesi topraklarının 1345 ile 1354 seneleri arasında Osmanlılara katılmış olması lâzım gelmektedir.
AydınoğullarıAydınoğulları beyliğini kuran Mehmet Bey'in babası Anadolu Selçuklularının emirülsevahili (amirali) Aydın Bey'dir. Aydınoğlu Mehmet Bey Germiyan hükümdarı Birinci Yakup Bey'in subaşısı idi. Mehmet Bey, Menteşeoğullarına damat olan Sasa Bey ile birlikte hareket ederek sür'atli akınlarla Birgi, Ödemiş, Ayasluğ (Selçuk) ve Tire'yi zapt etmiştir. Mehmet Bey bilâhare Sasa Bey'i bertaraf ederek akın ve fetih hareketlerine yalnız başına devam etmiş, böylece kendi adı ile anılan bir beylik kurmaya muvaffak olmuştur. Beyliğin merkezi Birgi idi.
Mehmet Bey'in ikinci oğlu Umur Bey, daha babasının sağlığında kuvvetli bir donanma meydana getirmiş, bilgi ve cesaretle deniz harplerine girişmiştir. Mehmet Bey'in 1333 de ölümü üzerine beyliğin başına Umur Bey getirilmiş, kuvvetli donanmasiyle deniz harplerine devam etmiştir.
Sakız, Ağriboz adalarına, Mora ve Rumeli kıyılarına müthiş akınlar yapan Gazi Umur Bey Bizans'taki taht ve taç kavgalarına müdahale ederek dostu Kantakuzen'in imparatorluk tahtına oturabilmesini temin etmiştir.
Umur Beyin pervasız deniz seferlerinden canları yanıp göz açamayanlar nihayet birleşerek Umur Bey donanmasına hücum etmişlerdir. Papa, Venedik, Rodos ve Kıbrıs donanmalarından mürekkep müttefik donanması bu hücumda Umur Bey donanmasını yakmışlar, Sahil İzmir'ini de zapt etmişlerdir. Hıristiyanların bu ittifakına rağmen yılmayan Umur Bey İzmir'i geri almak için yaptığı çarpışmada şehit düşmüştür (1348).
Umur Bey'in ölümüyle yerine geçen büyük biraderi Hızır Bey onun azim ve cesaretine sahip olmadığından Hıristiyanlarla ağır bir muahede imzaladı. Neticede Aydınoğullarının deniz kuvveti de hiçe indi. Hızır Bey ölünce İsa Bey Aydınoğulları hükümdarı oldu. İsa Bey hem âlim, hem de ilim ve sanat adamlarının koruyucusu idi.
İsa Bey zamanında, Osmanlılarla Aydınoğulları çatıştılar. Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezit, Karamanoğullarının teşviki neticesi kendi aleyhinde anlaştıklarını duyduğu Aydınoğulları üzerine hareket etti. İsa Bey mukavemet edemiyeceğini anladığından, Yıldırım Bayezit Aydınoğulları arazisini harbsiz işgal etti (1390). Yıldırım Bayezit İsa Beyin kızı Hafsa Hatun'u kendisine nikâh ederek kayın pederine Tire tarafından biraz arazi bıraktı.
Timur'un 1402 Ankara muharebesinden sonra diğer Anadolu beylikleri gibi Aydınoğulları da yeniden ortaya çıktılar. İsa Bey'in oğlu Musa Bey ile onun oğlu Umur Bey (İkinci Umur Bey) Aydınoğullarının başında bulundular. Bu aileden olup daha çok İzmir oğlu Cüneyd Bey diye anılan Aydınoğulları hükümdarı Osmanlıları hayli uğraştırdı. Cüneyd Bey, Yıldırım Bayezid'in oğlu Emir Süleyman ile, Çelebi Sultan Mehmet ile, sonra da İkinci Murat'la mücadele etmiş, en sonunda da 1425 de yakalanarak idam edilmesiyle Aydınoğulları tamamen sona ermiştir.
Menteşe BeyliğiAnadolu'nun güneybatısında kurulmuş olan Menteşe beyliği, ismini yine Anadolu Selçuklularının emirülsevahili (amirali) olan Menteşe Beyden almıştır. Takriben 1300 tarihine doğru teşekkülünü tamamlamış olan Menteşe beyliği, kurucularının deniz yoluyla bu toprakları ele geçirdikleri bazı kaynaklarda yazılmışsa da, Muğla, Beçin, Milas ve Çine taraflarına da hâkim oldukları şüphesizdir.
1280 senesinde bir Menteşe beyinin Tralles yâni Aydın kasabasını kuşattığını, başka bir Menteşe beyinin de 1300 de Rodos adasını almak için şiddetli mücadelede bulunduğunu biliyoruz. O halde Menteşe beyliği on üçüncü asrın sonlarında güneydoğu Anadolu'da bilhassa denizcilik bakımından hatırı sayılır bir kuvvetti. Menteşe ailesi Rodos'u zapt için Aydınoğulları ile işbirliği de etmiştir.
Menteşe ailesinden Mes'ut ve Erhan Beylerle onun oğlu İbrahim Bey hakkında fazla bilgiye sahip değiliz, yalnız bunlardan Erhan Bey'in kuvvetli donanmaya malik olduğunu biliyoruz. 1354 ten önce ölen Erhan beyin Musa, Ahmet ve Mehmet Bey isimlerindeki oğulları arasında ihtilâflar vuku bulmuş, bu yüzden Menteşe beyliği parçalara ayrılmıştır. Bunlardan Mehmet Bey Balat (Milet) hükümdarı bulunurken 1390 da Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezid'in hücumuna uğramış ve mağlûbolunca memleketinden kaçmış ve en sonunda Timur'un yanına kadar gitmiştir. Onun kaçmasiyle Menteşe beyliği toprakları Osmanlıların eline geçmiştir.
Ankara muharebesinden sonra Mehmet Bey, Timur'un himayesinde eski beyliğine sahip olmuştur. Onun ölümü ile Menteşe beyi olan oğlu İlyas Bey 1415 ten itibaren Osmanlıların nüfuz ve himayesini tanımıştır. İlyas Beyin oğlu Leys zamanında ise, Menteşe beyliğine tamamen son verilmiştir.
Menteşeoğulları, komşuları Aydınoğulları gibi denizci olmaları bakımından Anadolu beylikleri tarihinde mühim bir mevki işgal ederler.
Eşrefoğulları BeyliğiEşrefoğulları beyliği Beyşehir etrafında kurulmuştur. Beyliğin kurucusu Eşrefoğlu Süleyman Bey Selçukluların emirlerindendi. Süleyman Bey on üçüncü asrın sonlarında Selçuklu şehzadeleri arasındaki mücadelede mühim bir rol oynayarak kuvvetini göstermiştir.
Eşrefoğulları beyliğinin kurucusu olup, merkez edindiği Beyşehir'i imar ve ihya eden, hattâ bir zamanlar bu şehrin Süleyman Şehri diye anılmasında âmil olan Süleyman Bey 1301 yılma doğru ölmüş, yerine oğullarından Mubarizüddin Mehmet Bey geçmiştir. Mehmet Bey, Akşehir ve Bolvadin taraflarını zapt ederek Eşrefoğulları arazisinin genişlemesini temin etmiştir.
Mehmet Bey'in ölüm tarihi de babasınınki gibi kat'i şekilde malûm olmamakla beraber 13-20 den sonra öldüğü anlaşılmaktadır. Mehmet Bey'in oğlu, İkinci Süleyman Bey Eşrefoğulları hükümdarı bulunduğu sırada İlhanlıların Anadolu Valisi Demirtaş'ın yıkıcı darbelerine maruz kalmıştır. Demirtaş, 1325 yılında Süleyman Beyi mağlûp ve esir etmiş, sonra da Beyşehir gölüne atarak boğup öldürmüştür. Böylece Eşrefoğulları beyliği son bulmuştur. Daha sonra ilhanlı Valisi Demirtaş Mısır'a kaçıp da Anadolu beyleri rahat nefes alınca, Eşrefoğulları tekrardan tarih sahnesine çıkamamış, Eşrefoğullarına ait topraklar Karaman ve Hamitoğullarının eline geçmiştir.
CandaroğullarıAnadolu beylikleri arasında Karamanoğullarmdan sonra en uzun yaşayan bu beylik, Kastamonu ve çevresinde kurulmuştur. Sülâlenin altıncı hükümdarı İsfendiyar Bey'e nisbetle İsfendiyaroğulları diye de anılmaktadır.
Ailenin ilk reisi Şemseddin Yaman Candar, Selçuklu ümerasından olup, hizmetlerine karşılık Kastamonu ve etrafı kendisine verilmişti. Oğlu Süleyman Paşa Kastamonu'da bir beylik kurmaya muvaffak olmuştur. (1300), Bilâhare Sinop ve Safranbolu'yu da alarak kuvvetlenen Süleyman Paşa, bir müddet ilhanlılara itaat eder görünmüştür. Bu beyliğin tam müstakil hâle gelmesi, ilhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han'ın ölümünden sonraya rastlamaktadır.
Candaroğulları ile Osmanlılar arasındaki ilk münasebet Celâleddin Bayezit Bey zamanında başlamıştır. Osmanlı tarihlerinin Kötürüm Bayezit diye bahsettikleri Candaroğullarnıın bu hükümdarı sert ve haşin tabiatlı bir insandı. Kötürüm Bazeyid'in haşin tabiatı yüzünden Candaroğulları beyliği komşuları ile mütemadiyen anlaşmazlıklara düşmüştür. Kötürüm Bayezid'in İskender adındaki oğlunu veliaht tâyin edeceğinden kuşkulanan öteki oğlu Süleyman Paşa babasına karşı silâhlı muhalefete geçmiş bu arada Osmanlıların yardımını temin edebilmek için de Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa'nın kızı ile evlenmiştir. Osmanlıların yardımı sayesinde babası Kötürüm Bayezid'i Kastamonu'yu terke mecbur bırakmıştır. Kötürüm Bayezit Kastamonu'dan çıkıp Sinop'ta yerleşirken, oğlu da Kastamonu'ya hâkim vaziyete geçtiği cihetle, Candaroğulları ikiye ayrılmıştır.
Kötürüm Bayezit 1385 de ölünce oğlu İsfendiyar Bey, Candaroğullarnıın Sinop şubesi hükümdarı olmuştur. Önce Osmanlılarla iyi geçinen Süleyman Paşa (ikinci Süleyman Bey) bilâhare bu tavrını değiştirdiğinden Yıldırım Bayezit ile çarpışmak zorunda kalmış, harp de yenilerek öldüğünden, Candaroğullarnıın Kastamonu şubesi toprakları Osmanlılara geçmiştir (1392). Sinop şubesinin hükümdarı İsfendiyar Bey'in hâkimiyeti Sinop şehrinde devam etmiş, 1402 Ankara harbini müteakip ise, Timur'un müsaadesiyle İsfendiyar Bey Kastamonu'dan Samsun'a kadar Candaroğullarnıın eski topraklarına yeniden sahip olmuştur.
Ankara harbinin sarsıntıları atlatılmaya çalışılırken Çelebi Sultan Mehmet zamanından itibaren Candaroğulları ile Osmanlılar arasındaki mücadele yeniden başlamış, ikinci Murat zamanında yine çatışmalar olmuş, Fatih zamanında da Candaroğullarına nihayet verilmiştir (1461).
SaruhanoğullarıSaruhan beyliği, Türkmen beylerinden Saruhan Bey tarafından Manisa merkez olmak üzere eski Lidya kıtasında kurulmuştur. Beyliğin kuruluşu 1313 tarihine rastlamaktadır. Manisa’dan başka Menemen, Gördes, Nif, Turgutlu ve Demirci gibi kasabalarla sahilde bir miktar araziye sahip olan Saruhanoğulları denizcilikle de meşgul olmuşlardır. Saruhanoğulları, Naksos dukası, Sakız ve Foça Cenevizlileri ve Midilli beyleri ile yaptıkları deniz harplerinin sonunda, denizcilikle Aydınoğulları kadar kuvvetli olmamakla beraber bunlardan bazılarını vergiye bağlayacak kadar muvaffakiyet göstermişlerdir.
Beyliğin kurucusu Saruhan Bey ölünce yerine oğul İlyas Bey geçmiş (1346), o da ölünce İlyas Bey'in oğlu İshak Bey Saruhan beyi olmuştur (1364).
Osmanlılarla Saruhan oğulları arasında ilk münasebet ve mücadele Ihsak Bey'in oğlu Hızırşah Bey zamanında vuku bulmuştur. Murat Hüdavendigâr'ın Birinci Kosova muharebesinde şehit düşmesi üzerine, Osmanlılar aleyhine Karamanoğulları tarafından hazırlanan tertibe Saruhanoğulları da karışmışlardır. Lâkin Yıldırım Bayezit, sür'atli hareketiyle bunların birlikte iş görebilmelerine fırsat vermemiş ve Saruhan arazisini işgal ederek (1390) beyliğe son vermiştir.
Saruhan arazisi Osmanlılara geçince son hükümdar Hızırşah Bey önce Candaroğlu İsfendiyar Beyin yanına sonra da Timur'un yanına kaçmıştır. Ankara harbini müteakip, diğer Anadolu beyleri gibi Hızırşah Bey de memleketine sahip olmuş, hattâ Yıldırım'ın şehzadeleri arasındaki mücadeleye bile karışmıştır. Nihayet Çelebi Mehmet tarafından yakalanarak idam edilince, Saruhan beyliği ikinci defa olarak nihayete ermiştir.
HamidoğullarıEğridir merkez olmak üzere Uluborlu, Yalvaç ve daha sonraları Antalya'yı da içine alan Hamidoğulları beyliğinin kurucusu Feleküddin Dündar Bey'dir. Eğridiri imar ederek kendi adına nisbetle şehre Felekabad ismini veren Dündar Bey bu beyliği on üçüncü asrın son senelerinde kurmuştur. Dündar Beyin büyük babası Hamit, Selçuklular zamanında bu bölgeye yerleştirilen Türkmen aşiretlerinden birisinin reisi idi. Dündar Beyin mensup olduğu aşiretin büyük babasının ismiyle anılması da muhtemeldir. Hamit Beyin oğlu İlyas Bey Selçukluların göller havzası hududundaki uç beylerinden idi.
İlyas Bey'in oğlu Dündar Bey Hamidoğulları beyliğini kurduğu zaman ilk defa Uluborlu'yu, bilâhare de Eğridir'i merkez yapmıştır. Antalya şehri de Dündar Bey zamanında Hamidoğullarına bağlanmıştır; yalnız, Antalya'da Dündar Bey'in kardeşi Yunus Beyin sözü geçtiğinden Hamidoğulları beyligi Eğridir ve Antalya şubelerine ayrılmıştır.
İlhanlıların Anadolu valisi Demirtaş, Anadolu beyliklerini kaldırmak için harekete geçtiği zaman Demirtâş'a karşı duramayacağını anlayan Dündar Bey Antalya'ya kaçmıştır. Lâkin Antalya emiri bulunan yeğeni Mahmut Bey amcası Dündar Beyi Demirtâş'a teslim etmiş, o da Dündar'ı öldürtmüştür (1324).
Anadolu beylikleri için tehlike saçan İlhanlı Valisi Demirtaş Mısır'a kaçınca Dündar Bey'in oğlu Hızır Bey meydana çıkarak babasının mülkünün bir kısmını elde etmiş, onu müteakip Dündar'ın diğer oğlu İshak Bey Hamidoğulları beyliğinin idaresini elde ettiği gibi (1328) Eşref oğullarından arazi bile koparmıştır.
Osmanlılarla Hamidoğulları arasındaki münasebet Dündar Beyin diğer oğlu Mehmet Beyin torunlarından Kemaleddin Hüseyin Bey zamanında vuku bulmuştur. Osmanlı hükümdarı Birinci Murat, Kemaleddin Hüseyin Bey'i sıkıştırarak ülkesinin büyük bir kısmını satmaya mecbur bırakmıştır. Osmanlılar, Hamidoğullarına verdikleri 80,000 altın mukabilinde bu beyliğin topraklarından Yalvaç, Karaağaç, Beyşehir, Akşehir ve Seydişehir'e sahip olmuşlardır. Hüseyin Bey 1391 de ölünce arazisinin diğer kısımları Osmanlılarla Karamanlılara intikal etmiştir.
Hamidoğullarının Antalya şubesi eğridir şubesinden daha sonra yıkılmıştır. Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezit 1392 de Antalya'yı zapt ederek beyliğin bu şubesine de nihayet vermiş ise de, 1402 Ankara harbinden sonra Hamidoğullarının Antalya şubesi soyundan Osman Bey, Antalya hariç olmak üzere beyliğin topraklarının bir kısmını elde etmiştir. Antalya'yı zapt edebilmek için Karamanoğullarından yardım isteyen Osman Bey, Osmanlıların Antalya Sancak Bey'i tarafından merkezi Korkuteli'ne yapılan ani bir baskın neticesinde telef olmuş, Antalya'yı kuşatan Karamanoğlu Mehmet Bey de kaleden atılan bir gülle isabetiyle ölmüştür (1423).
Böylece Hamidoğularının son tutunma noktaları olan Korkuteli de Osmanlılara geçmiştir.
Eretna ve Kadı Burhaneddin hükümetleriBu iki hükümet, Selçuklular yıkılmak üzere iken veya yıkılmalarını müteakip hemen kurulan hükümetlerden olmadığı ve bunun için de Anadolu beylikleri sayılırken onların arasında zikredilmediği halde, Osmanlı tarihinin ilk devirlerinin iyi kavranabilmesi için kısaca gözden geçirilmeleri faydalı olacaktır.
Eretna beyliği, aslen bir Uygur Türkü olan Eretna Bey tarafından kurulmuştur. İlhanlıların Anadolu valisi Emir Çobanoğlu Demirtaş Mısır'a kaçtığı sırada Noyan unvanını haiz olan Alâeddin Eretna Beyi kendisine vekil bırakmıştı. Kurnaz ve müdebbir bir zat olan Eretna, Moğollara sadakat göstererek mevkiini muhafaza etmiş, İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han'ın ölümü ile baş gösteren saltanat kavgalarında da gayet kurnaz davranarak Anadolu valiliğini elinden kaçıracak bir hata işlememiştir. 1343 senesinde üzerine yürüyen Demirtaş'ın oğlu Küçük Şeyh Hasan'ı mağlûbedince istiklâl ve hükümdarlığını ilân eylemiştir. Böylece Erzurum, Sivas, Kayseri, Amasya, Ankara, Aksaray, Tokat şehirlerini içine alan Eretna hükümeti ortaya çıkmıştır.
Anadolu halkı Moğol tahakkümünden bizar olduğundan Alâeddin Eretna'nın iyi idaresi, hak ve adaleti tanıması geniş bir memnuniyet uyandırmış, halkı arasında «Köse Peygamber» diye maruf olmuştu.
Eretna 1352 de ölmüş, yerine geçen oğlu ve onu müteakiben de torunu zamanında valilerin nüfuzları artmaya, bunlara mukabil hükümdarların nüfuzları da azalmaya yüz tutmuştu. Eretna'nın torunu Ali Bey'in 1380 yılında ölümü üzerine, yedi yaşındaki oğlu hükümdar ilân edilmiştir. Fakat çocuğa vasi tâyin olunan Kadı Burhaneddin bir taraftan bu çocuğu hal' ederken öte yandan da Eretna beyliğinin en nüfuzlu ümerasından olan Hacı Şadgeldi'yi katlederek Eretna beyliğine son verip kendi hükümdarlığını ilân etmiştir (1381).
Eretna beyliği topraklarının mühim bir kısmını içine alan Kadı Burhaneddin'in hükümeti, hükümdarın cesur, zeki ve mücadeleci olmasına rağmen on yedi seneden fazla devam edememistir. Kadı Burhaneddin Karamanoğulları, Mısır memlûkleri ve Osmanlılar gibi kendisinden çok kuvvetli hasımlar karşısında kalmış, buna rağmen onlarla mücadele etmekten çekinmemiştir.
Âlim, fâzıl ve şair bir kimse olan Kadı Burhaneddin, Akkoyunlu devletinin kurucusu Karayölük Osman Beyle Divriği yakınlarında yaptığı bir harbde (1397) esir düşerek idam edilmiş, onun öldürülmesiyle hükümeti de sona ermiştir.
KAYNAK: http://www.ttk.gov.tr/ ( türk tarih kurumu)